Yazıldığı dönemde edebiyat çevrelerince beğenilmeyen, Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden sonra neredeyse tamamen unutulan Kürk Mantolu Madonna romanı, çok satanlar listesinden düşmüyor. Romanın "sırrını, bu konuda bir yüksek lisans tezi hazırlayan ve halen Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde doktora çalışmasını sürdüren Meryem Selva İnce ile konuştuk. İnce, öldürülmesinin ardından "mağdur" değil "sakıncalı" ve "suçlu" görülen yazarın 70’lerde hem sağ hem de sol çevrelerce sahiplenildiğini, ideolojik kimliğinden uzaklaştırılarak "mistik ve romantik" bir figüre dönüştüğünü belirtiyor. İnce'nin tespitine göre bu gelişmelere paralel olarak Kürk Mantolu Madonna da 1990’larda Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından basılmasından sonra çok satanlar listelerinden düşmedi. Sosyal medyanın da etkisiyle popülerliği git gide arttı.
YKY, geçtiğimiz günlerde Kürk Mantolu Madonna'nın 100. baskını yaptığını, romanın 2 milyon 368 bin 734 okura ulaştığını duyurdu. "Çok satanlar" listesinden düşmeyen bu romanla ilgili Meryem Selva İnce, geçen yıl Boğaziçi Üniversitesi'nde bir tez yazdı. Bu tez, yakında kitap olarak da okuyucuyla buluşacak. İnce'nin verdiği bilgilere göre romanın serüveni, 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihleri arasında Hakikat gazetesinde tefrika edilmesiyle başlıyor. Romanın gazetede yayımlanmasından sonra Sabahattin Ali telifini alamıyor ve gazete sahibi ile arasında sürtüşme yaşanıyor: "Sürtüşme sonucunda Sabahattin Ali gazeteye mektup yazıyor. Gazete sahibi Sabahattin Ali'ye romanının tutmadığını söylüyor. Sabahattin Ali 'Tutmamasının sebebi benim niteliğimden mi yoksa senin okurlarının niteliği çözememesinden mi' diye bir çıkış yapıyor."
Yayımlandığında beğenilmiyor
Tefrika edilen roman, iki yıl sonra kitaplaşıyor: "Kitabı kendi çevresinde beğenilmiyor. Nazım Hikmet, romanın birinci kısmını beğendiğini, burjuva ailesinin tipikleştirmesini anlatan, kendi bakış açısına uygun bir roman olduğunu söylüyor. İkinci kısmın ise romantik olduğunu söylüyor. Behice Boran ise 'Bu romantik aşk hikâyesi olmuş, popüler piyasa romanını anımsatıyor' diyor. Pertev Naili Boratav da ana akımın dışında kaldığı olduğu için beğenilmediğini söylüyor."
Kuyucaklı Yusuf'un gölgesinde
Dönemin edebiyat anlayışı ise şöyle: "Bir yandan milliyetçilik kodlarının işlendiği, bir yandan da toplumcu gerçekçilik etkisinde olan bir süreç. Dönemin yazarları Kürk Mantolu Madonna’yı toplumcu gerçekçi bir gözle okumakta zorlanıyor. " Bu dönemde romanın beğenilmemesinin sebebi Sabahattin Ali'nin özellikle Kuyucaklı Yusuf romanı ile Anadolu gerçeğini anlatan, toplumcu gerçekçi bir çizgide konumlandırılmış olması.
Sabahattin Ali, 1948 yılında Kırklareli'nin bir köyünde, Bulgaristan sınırına yakın bir bölgede öldürülüyor. İnce'ye göre Sabahattin Ali ölümünün ardından görmezden geliniyor: "17 yıllık bir süreç var. Bu süreçte yazarın yazdıklarından ziyade nasıl öldürüldüğü öne çıkıyor. Suçlu bir figür ortaya çıkıyor." Katilin Sabahattin Ali'yi "vatan haini" olarak suçlaması ve basında da Sabahattin Ali'ye "komünist yaftası" vurulması, 60'lı yıllara kadar Sabahattin Ali ismini edebiyat çevrelerinden uzaklaştırıyor.
"Sağ"a açılıyor
Meryem Selva İnce, 60'lı yılların sonlarında politik ortamın etkisiyle bu durumun değiştiğini söylüyor ve Sabahattin ALi'nin metinleri Varlık Yayınları tarafından yayımlanıyor. Dönemin sağ görüşlü yayınevlerinden Hareket Yayınları ise Türkiye'de ilk kez "Sabahattin Ali" başlıklı bir kitap yayımlıyor: "Bu kitapta Sabahattin Ali milliyetçi olarak tanıtılıyor. Böylece o kesimin 'sakıncalı' bakışı ortadan kalkıyor. "
"Aldırma Gönül"ün etkisi
1970'lerde öldürüldüğü bölgede Sabahattin Ali'yi anma toplantıları düzenlenmeye başlıyor. Sabahattin Ali'nin "Hapishane Şarkısı" isimli şiiri de "Aldırma Gönül" adıyla 1977'de besteleniyor: "Unutulan bir yazar, popüler bir şarkı aracılığı ile herkesin diline gelmeye başlıyor. Şarkı yazarın önüne geçiyor. "
Şiiri ve ölümü
Mezarı kayıp olan Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü yerin yakınlarına yıllar sonra kızı Filiz Ali tarafından babasının "Başım dağ saçlarım kardır / Benim meskenim dağlardır" dizelerinin yazılı olduğu bir taş konuluyor: "Sonraki bütün anmalarda yazarın mezarsızlığı, şiiri ile aslında bir tür öngörü yaptığı arasında bağlantı kuruluyor. Yazarın ideolojik yanı değil insani yanı öne çıkmaya başlıyor. Arkadaşlarıyla, eşiyle, kızıyla kurduğu ilişki nasıldı? Kızının yemeğinden, temizliğine, ne okuyacağından, kıyafetine kadar her şeyi ile ilgilenen bir figür. Bir idole dönüşüyor. 'Âşık olmayı bilen iyi bir baba.'" Ölümünün ardından sakıncalı ve suçlu ilan edilen yazar, yıllar sonra "mistik ve romantik" bir figür haline geliyor.
90'larda patlama
İnce, romanın YKY'ye geçtikten sonra yaşadığı patlamayı ise şöyle özetliyor: "Yayıncılık politikası çok etkili oluyor. Nasıl bir politika bu? Kitabın fiyatını az tutarak daha çok okuyucuya ulaştırma, kitabın dağıtımını yapma. Bunları metinlerin editörleri röportajlarda söylüyor. Ağrı’ya kadar gidip kitabı dağıttıklarını söylüyorlar. Romanın süpermarket zincirlerinde satılıyor olması popülerleşmesini artırıyor. 2010 ve sonrasında Kürk Mantolu Madonna okuru olmak önemli bir şey. Bir temsil değeri var. Metrolarda, otobüslerde, göğsünü gere gere açabildiğin bir kitap. Sen orada herhangi bir aşk romanını okuyamıyorsun ama Kürk Mantolu Madonna olunca okuyabiliyorsun. Yazarın bir prestiji var. Kendini şöyle inşa etmiş oluyorsun: 'Evet, estetik olarak pek takdir edilmiyor ama Sabattin Ali!' Sürükleyici aşk hikayesi. En başta beğenilmemesinin sebebi olan şey sonra popülerleşmesine sebep oluyor."
MARIA PUDER KİM?
Romandaki Maria Puder karakterinin kim olduğu sorusu, bir dönem romanla ilgili tartışılan tek şey oluyor. İnce'nin verdiği bilgilere göre Sabahattin Ali'nin eşi Aliye Ali, Maria Puder'in kendisi olduğunu söylüyor. İzmir'de Sabahattin Ali'nin sevdiği bir kız olduğu da söyleniyor, Taksim'de Macar Orkestrası'ndaki kemancı olduğu da. Pertev Naili Boratav'a göre ise Almanya'da Sabahattin Ali'nin çok sevdiği "28" dedikleri kadın: "Kürk Mantolu Madonna’nın taslaklarında '28' yazıyor. Örtüşüyor aslında. Kadın, romanda Yahudi ve koyu kumral saçları var. Ama eskizlerde ve bazı metinlerde sarışın. Aliye Ali’nin ve 28’in sarışın olması ile ilgili.
MARİA PUDER MAKYAJI
Meryem Selva İnce, romanın sosyal medyadaki yansımasını ve sosyal medyanın romana etkisini şöyle anlatıyor: "2013 yılında başlayan bir akım var; "bookporn", "bookshelf". Instagram’da kitap artık bir manzara, estetik bir değer. Gittiğin yere kitabı götürüp fotoğrafını çekmek, kitaba estetik bir biçim verip fotoğrafını çekmek.... Bunlar da popülerliği artırıyor. Youtube’ta edebiyat sohbetleri ile makyajı birleştiren "Maria Puder (romanın kadın kahramanı) makyajı" videosu var. Sosyal medya kullanıcısının buraya dâhil olması romanı çok farklı bir noktaya taşıyor. Kürk Mantolu Madonna, internette çiçeğin yanında satılan bir şey."
12 Ocak 2020, Milliyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder