25 Mayıs 2011 Çarşamba

Hakan Arslanbenzer'e Reddiye





Geçtiğimiz günlerde Mehmet Sait Çakar, Selçuk Orhan'ın kitapları üzerine yazdığı notları dünyabizim.com'da yayımladı. Hakan Arslanbenzer de buna binaen bir yazı kaleme almış ve Orhan'ın yazdıkları için "kurgu değil" demiş. Bunu da Selçuk Orhan'ın, anlattığı kişileri ve onların konuşmalarını gerçek hayattan almış olmasına dayandırıyor. Hakan Arslanbenzer’in iddiasına göre Selçuk Orhan metinlerdeki konuşmaları yazarken günlük yaşamda yaptığı ses kayıtlarını kullanıyormuş. 

İddia bütünü ile doğru bile olsa ortada baştan aşağı yanlış dayanaklar ve bu yanlış dayanakların üzerine inşa edilmiş yanlış bir çıkarım var. Bir metin yazılmışsa, orada anlatılanlar gerçek bile olsa o artık bir kurgudur. Çünkü mutlaka işin içine bir bakış açısı girmiştir, zamanda bir sıralama yapılmıştır. Hiçbir şeyi yaşandığı gibi yazamayız. Aynı sıra ile yazsak dahi aynı anda gerçekleşen şeyleri üst üste yazamayacağına göre bir tercih yapar ve onu olay örgüsüne böylelikle yerleştiririz. Bu sebeple de kitap tahlillerinde ya da çözümlemelerinde “Yazar burada demiş ki…” yerine “Anlatıcı burada demiş ki…” ifadesini kullanırız. Metnin içinde yazardan bağımsız bir anlatıcı vardır çünkü. Sözgelimi erkek bir yazarın bir kadın anlatıcının ağzından/gözünden olayları anlatması mümkündür. 

Yazılmış her şeyin kurgu olduğu fikrinin daha da netleşmesi için şunu da söylemekte fayda var. Yalnızca romanlar yahut hikâyeler değil bu bağlamda anılar da birer kurgudur. Kaleme alınmaya başlanmasından itibaren hiçbir zaman yaşananlar saniyesi saniyesi yazılmaz, yazarın düşünceleri yazıya geçer, olayların anlatımında bir sıralama yapılır. Böylece artık yazılan anı da bir kurgu olur.

Arslanbenzer, kurgudan ne anlıyor, orasını bilemiyorum. Bir metnin gerçek bir konuşma içermesi, anlatıda gerçek olayların var olması o metnin kurgu olduğu “gerçeğini” değiştirmez. Kurgu deyince yaşanmamış ya da yaşanmayacak bir şey mi gelmeliydi aklımıza? 

Bu bilgileri edebiyat bölümünün ilk döneminin ilk dersinde anlatırlar ki öğrenciler bir daha okuyacağı metinlere bu gözle baksınlar. Yani edebiyatın en temel meselelerinden biridir bu. Arslanbenzer eleştirmen edası ile bir şeyler yazarken böyle temel şeyleri atlamasa daha iyi eder.



______

Yazıda bahsi geçen diğer yazılar:
http://www.fayrap.com/madam-bovary-benim/ ( Hakan Arslanbenzer )
http://dunyabizim.com/news_detail.php?id=6465 ( M. Sait Çakar )



Not: Söz konusu bu yazıdan sonra Hakan'ın şahsıma ettiği hakaretler sebebiyle açtığım davada kendisinin küfürbazlığı resmen kayıt altına alınıp cezası verilmiş, ağzına acı biber sürülmüştür. Devlet babası Hakan'a 5 yıl uslu durmayı şart koştuğundan bu aralar sağa sola küfretmemesinin sebebi de budur.

1 yorum:

  1. Tabi burada değinilen noktada son derece haklısınız. En temel sayılabilecek edebiyat bilgisinin ışığında bile bu çıkarımlar yapılabilir.

    Ama geniş açıdan bakmak lazım. Sizce kırk hadis üstüne bu tür yorumların çıkmasının altında bir şey yok mu? Mehmet Said'in eleştirileri de son derece şahsileştirilmiş, bir romanda yer alan karakterlerin kurgudaki yerlerine bakılarak, o romanın yazarının karakteriyle ilgili bir şey söylemek makul mu?

    Krık Hadis, çok sert bir roman... Güçlü bir eleştirel dili var. Üstelik türk edebiyatının ölçülerini biçimsel olarak da zorluyor. Kitapla ilgili böyle saçmasapan eleştirilerin çıkmasının altında belki de islami çevrenin kitaptaki eleştirinin dozu karşısında yaşadığı şaşkınlık var... Keşke bu açılardan da görüp bu yazıyı genişletseniz...

    Yine de, siz bilirsiniz. Bence bu kadarlık bir aklıselim göstergesi bile bu ortama fazla :)

    Saygılar,

    Ömer Ceylan

    YanıtlaSil