Beslenmek, tarih boyunca insanoğlunun en önemli mücadelelerinden biri olmuştur. Toprak ve su ise bu mücadelede hayatî öğeler olarak öne çıkar. Bu nedenle hayatta kalmak için en temel gereksinimler olan toprak, su ve bunlara bağlı olarak yetişen bitkiler ile bu döngünün bir diğer önemli parçası hayvanlara kutsallık atfedilmiştir. Tabiatın, mevsimlere göre değişen durumuna da yanıt arayan insanoğlu, merakını mitolojik hikâyelerle gidermeye çalışmıştır.
Mevsimlerin döngüsü
Kış mevsimi boyunca uyuyan doğa, ilkbaharla yeniden canlanır. Toprak uyanır, sular çoğalır, yaşam tekrar başlar. Ardından olgunlaşan bitkiler yaz ve sonbahar aylarında hasat edilir, kışla birlikte ise yaşam yine yavaş yavaş derin bir uykuya dalar. Bu döngü, Carl Gustav Jung'un, sayısız kuşak tarafından deneyimlenen yaşantıların bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve nesilden nesle aktarıldığını söylediği arketiplerin yani "kültürel yapıtaşları"nın en önemli temsilcisi olan mitolojide sıklıkla gördüğümüz anlatılardan biridir. Bu anlatılarda, doğanın sonsuz döngüsü, bir tanrı ya da tanrıçanın yer altına inişi ve sonra tekrar dünyaya dönüşü ile temsil edilir. Bu nedenle eski toplumlarda bereketle, hasatla ilişkilendirilen tanrı ya da tanrıçalar yer altına indiklerinde tohumların yeşermediği, otların büyümediği verimsiz bir dönemin başladığına, yeryüzüne döndüklerinde ise doğanın canlandığına inanılır.
Yer altına inmek
Mezopotamya
topraklarında "çoban tanrısı" olarak anılan, Sümerlerdeki adıyla
Dumuzi, Akadca şekliyle Tammuz'a dair mitler, mevsimlerin döngüsü ve bereketle
ilgili en bilinen hikâyelerdendir. Anlatıya göre Gökyüzünün Kraliçesi Tanrıça
İnanna (Akad mitolojisinde İştar), göklerden yer altına inmeye, iktidarını
oraya da taşımaya karar verir. Yer altının, ölüler dünyasının hâkimi ise İnanna'nın
ablası Ölüm Tanrıçası Ereşkigal'dir. Ölüler diyarının yedi kapısından geçen
İnanna, her kapıda elbise ve takılarının bir kısmını kaybeder. Böylece
Ereşkigal'in huzuruna çıktığında bütün gücünü de yitirmiştir. Burada öldürülen
İnanna, Bilgelik Tanrısı Enki tarafından yeniden canlandırılır. Ancak yer
altından çıkmak için yerine bir başkasını göndermesi gerekmektedir. Bu şartla
yeryüzüne dönen İnanna, eşi Dumuzi'yi tören kıyafetleri ile tahtında otururken
görür ve kendi başına gelen felakete rağmen Dumuzi'nin bu halde olmasına çok
sinirlenir. Bu yüzden yer altına Dumuzi'yi gönderir. Fakat Dumuzi'nin de yılın
yarısını yeryüzünde, yarısını yer altında geçirmesine karar verilir. Dumuzi
yeryüzüne çıktığında onun yerine kız kardeşi Geştinanna yer altında kalacaktır.
Dumuzi,
namıdiğer Tammuz sonbaharda yer altına iner, kışı da orada geçirdikten sonra
baharda yeryüzüne çıkıp doğanın canlanmasını, hayvanların çoğalmasını,
tohumların filizlenmesini sağlar.
Mısır'da Osiris, Batı'da Kybele-Attis, Demeter-Persefon ve Afrodit-Adonis mitleri de İnanna-Dumuzi/İştar-Tammuz mitiyle benzerlikler gösterir; bereketi, mevsimlerin döngüsünü, yeniden dirilişi anlatır.
Bugüne yansımaları
Tammuz,
kültürün öylesine güçlü bir öğesi olmuştur ki -yıl içindeki sıralaması geçmişte
kullanılan farklı takvimlere göre değişiklik gösterse de- bugün bile dilimizde
"temmuz" ayı ile varlığını sürdürüyor. Temmuzun, halk ağzındaki
karşılığı olan "orak ayı" da bu ayın bereket ve hasatla ilişkisini
gösteren en güzel ifadelerden biri. Bunun yanı sıra "Damızlık"
sözcüğünün de Dumuzi'den türediği yönünde görüşler var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder