22 Ağustos 2021 Pazar

İnsanlığı Aydınlatan Kahraman: Promete

 

Tanrılardan ateşi çalarak insanlığa veren Promete'nin hikâyesi, binlerce yıldır edebiyatla yeniden şekilleniyor

Yunan mitolojisinde göğü simgeleyen Uranüs (Uranos) ile yeryüzünü, toprağı simgeleyen Gaia'nın çocukları ve torunları olan tanrılara "titan" adı verilir. Uranüs'le Gaia'nın 12 titan çocuğundan ilki Okeanos'tur. Bugün kullandığımız "okyanus" kelimesinin de kökeni olan bu titan, aslında ırmakların sembolü olarak görülebilir. Dişi titanların sonuncusu olan ve denizin verimliliğini simgeleyen Tethys ile Okeanos'un birlikteliğinden doğar bütün ırmaklar. Tethys ile Okeanos'un binlerce su perisi kızlarından biri olan Klymene ise 12 titandan İapetos ile birlikte olur ve bu yazının konusu olan Promete (Prometheus) dünyaya gelir.

Promete, kendi ataları olan Titanların egemenliğine son vererek gücün Olympos tanrılarına geçmesini sağlayan, Yunan mitolojisinin en önemli ve en güçlü tanrısı Zeus'un baş belasıdır. Aslında başlangıçta, Olymposlular ile Titanların savaşında tarafsız gibi görünerek Olymposluların katına kabul edilmiştir Promete. Ancak içten içe Zeus'a ve kurduğu düzene kin besler. Promete, insanlardan taraftır. Hem Titanların öcünü almayı hem de Olymposlu tanrıların egemenliğini insanlara vermeyi amaçlar. 

Akıl gücüyle övünen ve bu sayede egemenliği ele geçiren Zeus'u yine akılla, bilgelikle yenmeye çalışır Promete. Eski Yunancada "önceden gören/bilen" anlamına gelen "Pro-metheus", o dönem için bir kâhin, bugünün dünyasında ise ileri görüşlü, öncü bir figürdür.

Zeus'u kızdıran olay

Promete ve Zeus'un karşı karşıya geldiği ilk an insanların kestikleri kurbanlardan tanrıların payı ayrılırken yaşanır. Promete, bir öküzü ikiye bölüp sofraya getirir. Bir yanda üzerini işkembeyle örttüğü et, diğer yanda yağlarla sakladığı kemikler vardır. Zeus, yağların olduğu payı seçer ve yağları kaldırıp altında kemikleri görünce çok öfkelenir. Küçük düşen Zeus, insanları cezalandırmak için ellerinden ateşi alır. Ancak Promete yine Zeus'u kandırıp Olympos'tan bir kamışın içinde sakladığı kıvılcımı yeryüzüne getirerek insanlara verir.

Ateşin önemi

Mitten çıkıp gerçek dünyaya dönelim biraz: Ateş, insanoğlunun uygarlık serüvenindeki en önemli araçlarından biri. Ateş sayesinde insanlar, sindirimi zor gıdaları daha kolay sindirmeye başlamış, bu yeni beslenme biçimi beynin gelişimini de olumlu etkilemiştir. Ateş, insanoğlu için büyük bir güç ve teknolojidir. Hikâyede Promete'nin çaldığı ateş, bu bakımdan önemli olduğu gibi "bilgi"yi de temsil eder. Azra Erhat'ın deyimiyle "Zeus, aldatılmış, insanların gözünde küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir tanrıdır. Egemenliği gerçek bir güce dayanmaz çünkü akıl gücü tanrılardan insanlara geçmiştir. (...) İnsan kendi gücünün bilincine varır, tanrıya karşı ayaklanmıştır."

Promete'nin, Olympos tanrılarına karşı bu isyanı elbette cezasız kalmaz. Zeus, Promete'yi kollarından ve bacaklarından, boyunun iki katı uzunluğunda bir sütuna bağlatır. Bir kartal, sütuna bağlanan Promete'nin karaciğerini yiyecek, karaciğer her gece yeniden oluşacak ve böylece işkence sonsuza dek sürecektir. Ancak bazı anlatılarda Promete, bir süre sonra serbest bırakılır. Sözünü sakınmayan bu özgürlük savaşçısının hikâyesi de çağlardan çağlara bir sembol olarak hep canlı kalır.

Edebiyata nasıl yansıdı?

Promete'nin hikâyesi, binlerce yıl önce mitolojiden Yunan edebiyatına geçip zenginleşir. Promete'yi ilk olarak Yunan şair Heseidos'un eserinde aklı ve kurnazlığı ile görürürüz. Promete'yi olumsuz olarak ele alan Heseidos, onu düzeni bozan bir titan olarak gösterir. Ardından Aiskhylos'un "Zincire Vurulmuş Prometheus" adlı tragedyası gelir. Promete bu eserde insanın bilinçlenmesini sağlayan bir özgürlük savaşçısına dönüşür. Platon'un Protagoras isimli kitabında Promete ve kardeşi Epimetheus canlıların yaratılışı ile ilişkilendirilir. 18. yüzyıla geldiğimizde Alman şair Goethe, 19. yüzyılın sonunda Fransız yazar André Gide'in eserlerinde konu edilir Promete. Böylece farklı dönemlerde, farklı isimlerin ellerinde yeniden şekillenir. 

Fikret'in Promete'si

Promete, bu anlatıların genelinde bilgiyi, mutlak gücü elinde bulunduran iktidardan çalarak insanlığa sunan korkusuz bir direnişçidir. Aydınlanmacı söylemle örtüşen bu sembol, Türkçeye ilk kez Tevfik Fikret tarafından kazandırılır. Fikret, "Promete" adlı şiirinde Osmanlı'nın Batı karşısındaki geri kalmışlığından büyük bir üzüntüyle bahsederek "vatanı gelecekte aydınlatacak olan meçhul elektrikçi"ye, gelecek nesillere seslenir: "Gör daima önünde esâtir-i evvelin / gökten dehâ-yi nârı çalan kahramânını / Varsın bulunmasın bilecek nâm ü şânını!" (Gör daima önünde eski masalların / Gökten ateş harikasını çalan kahramanını / Varsın bulunmasın bilecek namını, şanını)

Tevfik Fikret, tanrılardan ateşi çalan Promete gibi mitolojiden bir direniş kahramanını çalmış ve Türk şiirine hediye etmiştir. Zaten Fikret, tıpkı Promete gibi var olan toplumsal düzene başkaldırmış, şiiriyle toplumu aydınlatmaya çalışmıştır.

Fikret'in ardından "zincire vurulma" metaforuna birkaç şiirinde yer veren Nazım Hikmet de "Promete, Pipomuz, Gül, Bülbül vs." şiirinde gül, bülbül, mehtap ve gönül ilişkileri ile sınırını çizdiği bir dünyaya uzak olduğunu belirterek direnen kahraman figürünü şöyle kullanır: "Biz / Promete'nin çığlıklarını / doldurup pipomuza / kaba kıyım tütün gibi içiyoruz / yangın kulesiyle verip / omuz omuza / ufuklarda kızaran gözleri seçiyoruz..."

Meşalenin; aydınlığı, uygarlığı temsil etmesi de Promete ile ilişkilidir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın logosundaki meşalede de elinizde tuttuğunuz derginin çatısı altında bulunduğu Milliyet'in meşalesinde de Promete'nin insanlığa verdiği "bilgi ateşi" yanar. 

(Milliyet Arkeoloji 5. sayı)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder