
Film, 27 Mayıs'ın ardından gerçekleşen başarısız bir darbe girişiminde İstanbul Radyosu'ndan "ihtilâl anonsu" yaptırmaya çalışan bir grup askerin hikâyesini konu alıyor. Bu ihtilal girişiminin, 21 Mayıs 1963'te Talat Aydemir'in başını çektiği askerler tarafından gerçekleştirilen kalkışma olduğu filmde pek
vurgulanmadan belirtiliyor. Radyoevi'nde geçen diyaloglarda 27 Mayıs darbesinde anons için teknik elemanın evden getirildiği, bir önceki girişimde ise anons yapılmadığı belirtiliyor. Anons yapılmayan darbe girişiminin 27 Mayıs'tan sonra yine Aydemir'in başlattığı ve dönemin başbakanı İsmet İnönü tarafından bastırılan kalkışma olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla filmde konu edilen ihtilâl girişimi, Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın idamıyla sonuçlanan 21 Mayıs 1963 kalkışması.
Mağlubiyetin tek sebebi
21 Mayıs kalkışması sırasında gerçekten bir "anons" meselesi yaşanmıştı. Emir komuta zinciri dışında darbe yapmak isteyen Aydemir cuntası, Radyoevi'ni ele geçirip bildiriyi okudu. Ancak daha sonra radyo, hükûmet yanlıları ve cunta arasında defalarca el değiştirdi. Sonunda radyo yayınını başka bir merkezden kestiren hükûmet yayına başladı. Genelkurmay Başkanı'nın radyoda yayımlanan demecinde “Türk Silahlı Kuvvetleri hükûmetin emrindedir. Talat'ın 3-5 adamı hüsrana uğrayacaktır. Bunlar toplanmaktadırlar” denildi. Cunta çözülmeye başladı. Aydemir'in hatıratında o geceye dair satırlar şöyle: “Hâlbuki karşımızda hiçbir kıta yoktu. Subaylar tankları bırakıp, bölükleri bırakıp kaçmasaydı, hiçbir şey olmayacaktı. Tek radyonun bu kadar tesirli bir silah olduğunu o zaman anladım. Mağlubiyetimizin tek sebebi radyodur."
Coşkun, Milliyet’ten Nil Kural’a verdiği röportajda da bu olaya değiniyor: “Anons’a kaynaklık eden hikaye beni çok cezbetti. O dönemde radyo üzerinden bir iletişim meselesi var. Askerlerin radyoyu ele geçirirse hakikaten başarılı olma ihtimalleri var. Dolayısıyla radyo o dönem için işin merkezinde bulunuyor ve radyoyu ele geçiren başarılı oluyor. Radyodan ‘Biz başarılı olduk’ dendiğinde halk buna ikna oluyor. Hatta Talat Aydemir’in tarihi bir cümlesi var, ‘Biz bir radyoya yenildik’ diyor. Dolayısıyla bu hikaye ancak o dönemde anlatılabilirdi.”
Belirsiz mekân

Coşkun, yukarıda bahsettiğim röportajda bu konuyla ilgili olarak da şunları söylüyor:
"Tabii ki hareket noktası tarihi vaka ve darbe girişimleri. Onları baz alarak yapılmış bir film ama benim bunu tekrar canlandırmak ve gündeme getirmek gibi bir niyetim yoktu. Bu yüzden filmi Aydemir’in girişimlerinden koparmaya çalıştım, bu konuyu çok da fazla hesaba katmadım. O gün yaşanmış hikâyelerden ilham alınarak yazılmış bir senaryo, ama bu girişimlerin bir ağırlığı yok"
Dönüşüme ikna olmak

Her bakımdan karanlık ve ciddi bir tonda başlayan filmin atmosferi, gitgide açılıyor. Gözlerini kırpmadan cinayet işleyecek kadar kararlı birer cuntacı olan askerler, ciddiyet dozunun gitgide azaldığı filmin sonunda kendilerini çorbacıda buluyor. Filmin ilk ve son sahnelerini yan yana koyduğumuzda aradaki kontrast açıkça görülüyor. Bu "seyrelme"nin biraz hızlı olduğunu, net bir dönüştürücü olay görmediğimiz için filmin birden komediye doğru kaydığını görüyoruz. Böyle bir değişimin, dönüştürücü bir olaydan sonra yaşanmasını bekleriz. Fakat askerlerin fırının aracına bindikleri sahneden itibaren ani bir değişim oluyor. Bu değişimin gerçekliğine yeterince ikna olmuyoruz.

Yine de filmin, baştan sonra derli toplu bir hikâye anlatmayı başardığını söylemek gerekir. Buzdolabının kullanımından martiniye; küçük ayrıntıları yerinde kullanan, Yozgat Blues'da olduğu gibi mizah tonunun sürekli altta hissettirildiği bir film Anons. Büyük gerilimlere yer vermemesine rağmen, hikâyeyi sürüklemeyi başarıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder