22 Ekim 2012 Pazartesi

Astra ve Bay Cezmi C.: Dışarıdan Bakan Gözler


İzzet Yasar'ın daha önce Oğlak yayınlarından çıkan 'tün Eserleri'nde gördüğüm, yeni basılan Camdan Mezbahalar isimli toplu öykülerinde de yer alan "Astra" isimli öykü ile Ömer Faruk Dönmez'in Bir Kitap Bir Balta'da yer alan "Bay Cezmi C." isimli öyküsünde benzer mesajların benzer bir kurgu ile verildiğini söyleyebiliriz. Alışkanlıklarımız, kanıksamalarımız sebebi ile sıradanlaşan şeylerin tuhaflığını anlatmak için güzel yollar seçmiştir bu iki yazar da.

"Bay Cezmi C."de Bir sabah uyandığında kim olduğunu ve dünyaya dair bazı tecrübî şeyleri hatırlamayan Cezmi C. isimli bir karakterin başından geçenler anlatılır. Bu hatırlamama sebebi ile her gün yaptığımız ve bu yüzden de saçma ve yanlış olduğunu pek çok kişinin çoğu zaman fark etmediği şeyleri eleştirir Cezmi C. Öyküden yapacağım şu alıntı meselenin anlaşılmasına yardımcı olacaktır:


"...Tam yarım saat bayım, inanın abartmıyorum, tam yarım saat, duraktaki insanları ve onların otobüse binmelerini izledim; sürekli başkaları geldi, başka otobüslere binip, başka yerlere gittiler. Doğrusu bu işe bir anlam veremedim. Çünkü bankta otururken bir şeyi daha fark etmiştim ki bazı insanlar da tek başlarına bazı küçük arabalara kurulmuş gidiyorlardı. İşte bunu açıklayamıyordum bir türlü. Kim yapmıştı bu düzenlemeyi devlet mi? Otobüse binenler aşağılık insanlar mıydı? Tek başlarına arabalarına kurulup gidenler tanrının seçilmiş kulları mıydı yoksa? Dünya zalim kralların eline geçmiş olmalı diye düşündüm. Despotların..."

İzzet Yasar'ın "Astra" isimli öyküsü ise Çemişler köyünden İnce Memed'in NİBUN, yani "Ne İdüğü Belirsiz Uçan Nesne", görmesi ile başlar. Bu NİBUN'da bulunan ve İnce Memed'e aşık olan Astra isimli uzaylı kendi gezegenine dönmeyerek Dünya'da kalır. Günden güne solan bu yeşil kadın doktorlardan başka hiç kimsenin kendisini göremediği bir tedavi için uzun bir süre hastanede kalır. Hastaneden döndüğünde ise garip alışkanlıklar kazanmıştır. Eskiden çok zeki ve güzel olan kız hastaneden döndükten sonra yabanî bir hayvan gibi davranır. Bir hafta içinde ise iyileşerek "tam bir insan" olur. İşte bütün sorun da budur. Bugün toplumda çokça yaygın olan birtakım olumsuz davranışlar, bir uzaylı tarafından yapılınca absürt bir durum çıkar ortaya. Zaten her iki yazarın da bırakmak istediği duygu budur: Absürtlük. İnsanların günden güne daha da mahvettiği bu dünyada yapageldiğimiz "sıradan" şeyler ancak dışarıdan bakan (ya da toplumun algısından sıyrılabilen) kişilerce absürt olarak görülebilir. 

Bu iki öyküde de "dışarıdan bakan göz" meselesinin olabilecek en uygun biçimlerde çözüldüğünü söyleyebiliriz. Birinde gerçekten dünyamızın dışından gelmiş ve insanoğlundan daha gelişmiş bir canlı kullanılmışken; diğerinde de yine alışkanlıklarından, toplumun genel algısından hafıza kaybı sebebi ile sıyrılabilmiş bir karakter vardır. Bu iki karakter arasındaki fark ise şudur: Bay Cezmi C. durumu fark edip bize aktaran bir karakterken; Astra -deyim yerindeyse- olup bitenlerin kurbanı olup, durumu bizim fark etmemizi sağlayan kişidir. Aslında Astra'nın hastalanmasının sebebi de pek çok tuhaf şeyin yaşandığı dünyamızı kendi gezegeni ile karşılaştırıp bunlar üstüne düşünmesidir. Yani Bay Cezmi C. gibi doğrudan, tüm öyküye yayılacak bir biçimde olmasa da kısa bir bölümde Astra'nın bu meselelere dair düşüncelerini okumaktayız. Şüphesiz bu da okuru "uyandıran" unsurlardan biri.

"Bay Cezmi C"den bir cümle her şeyi özetleyebilir: "Zihinsel alışkanlıklarımız olmasaydı neler olurdu biliyor musunuz? Şartlanmalar, bayım, dehşetli şeylerdir..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder