9 Nisan 2014 Çarşamba

40 Yıllık Milliyet Okuru Olmanın İnanılmaz Avantajları

3 Mayıs 1950, Milliyet'in ilk sayısı

Ne hikmetse biri Milliyet'i aramak istediğinde ilk bulduğu telefon haber merkezinin numarası oluyor ve konu her ne olursa olsun bu numarayı arayıp genellikle karşısında beni buluyor. Milliyet okurları arasında çok ilginç bir kitle var ki kendileri ne kadar eski Milliyet okuru olduklarını anlata anlata bitiremez, neredeyse Milliyet'in temel taşlarından biri olduklarına kadar getirirler lafı.

Bunlardan birisi bir gün "Beyefendi" demişti, "Ben Naim Süleymanoğlu'nun dünya şampiyonu olduğu günden bu yana Milliyet okurum. Bilirsiniz." Biliriz? Nasıl yani? Nereden bilebiliriz? "Şimdi benim bir işim düştü, dedim ki ben bu kadar süredir Milliyet okuyorum bakalım bana yardımcı olacaklar mı?" Olmaz mıyız efendim? Milliyet olarak her gün okurlarımızla şahsen ilgilenme görevini yerine getirmeye çalışırız biz. Nöbetleşe olarak her gün gazeteden biri bütün okurları arayıp halini hatrını sorar. Adam, konunun muhatabı ben olmamama rağmen dakikalarca derdini anlattıktan sonra nihayet araya girip "Şu servisi ararsanız yardımcı olurlar" diyebildim. "Beyefendi" dedi yine, "Ben yılların Milliyet okuruyum. Anlatabiliyor muyum acaba?" Ne anlamam lazım geldiğini bir türlü anlayamasam da "Evet, tabi" dedim. Adam sonra "Peki madem o servisi arayacağım neden bana dakikalardır anlatıyorsunuz?" demez mi? "E fırsat vermediniz ki." Yıllarınmilliyetokuru yumuşak bir ses tonu ile "Haklısınız valla" deyip olay yerinden uzaklaştı. Olay yeri burada telefon oluyor ey sevgili okur.

Spor sayfası ile ilgili bir sorun için arayan abimiz de yine kendisini tanıtırken "Merhabalar. Ben kendimi bildim bileli Milliyet okurum. Tâ bilmem nerede, bilmem hangi büyük otelin yanında gazete bayisi vardı, o zaman her sabah oradan alırdım." diye lafa girince bu sesin emekli asker apartman yöneticilerine has o ses olduğunu hemen anladım ve sesindeki aylaklığı da sezdim tabi. "Spor sayfanızla ilgili bir haber var" deyince bu defa pat diye araya girip "Santralden spor servisini ister misiniz?" dedimse de emekliaskerapartmanyöneticisi abi hiç oralı olmadı. Ta telefonu tuşlarken şartlandığından içini dökmeye başladı: Spor sayfasında Sergen Yalçın'ın teknik direktör olduğu haberi varmış, evirmiş çevirmiş, hangi takıma transfer olduğunu bulamamış. Bana soruyor. Bir yandan da "Yok di mi beyefendi, bakınız iyi bakınız, şöyle şöyle başlıyor, bakın şunu söylüyor, bunu söylüyor fakat takımı söylemiyor, yok di mi?" diye teyit almaya çalışıyor. "Evet yok, haklısınız." Spor servisini arayıp iletin, diyorum ama yok adamın maksadı bu konu hakkında biriyle dertleşmek. Gençliğinden bu yana Milliyet alan ve bu yüzden kendisinde gazeteden biriyle dertleşme hakkı bulan bu abiyi güç bela başımdan savmıştım.

Peki, "Efendim ben yılların Milliyet okuruyum, bugün gazetede doktor bilmem kim hocanın ameliyat olduğuna dair haber çıkmış, biz kendisinin aile dostu oluruz. Acaba hangi hastanede yatıyor?" diyen kadın? "Ben yılların Milliyet okuruyum" deyince ajansın haberi olduğunu bildiği haber için gazeteyi arayarak bu konuda malumat sahibi olduğu kesin olan benden (zira gazetede bir haber çıktı mı o kişiler neler yapar, nerede yatar, nerede kalkar, hepsini biliriz!) bilgi alabileceğini zannediyor!

Peki ya "loto sonuçlarının yeri değişmiş" yahut "Piyango sonucunu gazetede bulamıyorum" diye arayanlar? Gazeteyi arayacağın kadar, internete baksana canım yıllarınımilliyetokumaklageçirmiş insan.

Durun durun ya bugün "Alo Milliyet mi? Ben canlı yayına çıkmak istiyorum." deyince "Burası gazete, haberlik bir durum varsa gazetede haber yapalım" cevabını verdiğim abinin "Hayır hayır gazeteye çıkmak istemiyorum. Canlı yayına nasıl çıkabilirim?" demesi kaç puan? Gazeteyi aramaktaki dolaylı niyete bak! Canlı yayına nasıl çıkabileceğini öğrenmek için gazeteyi aramak hanginizin aklına gelirdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder